27 Ekim 2009 Salı

Şarkılarla Fenerbahçe ve Galatasaray Tarftarlarının Derbi Günlüğü


Derbiden bir hafta önce:

Hafta başı:

FB: Allahım bitmesin bitmesin bu ruya,
Ne olur Uyandırma,

GS: İmdat yinemi Kadıköy
İmdat Yine mi Kanarya
İmdat yine mi gollerden
Kalemiz görünmeyecek..

Hafta ortası

FB: Fenerbahçe derler benim adıma
Bu sene de vereceğiz Cimbombomun
Sepetini eline

GS: Geleceğiz, yeneceğiz
Görürsünüz size neler edeceğiz

Maçtan önceki gün

FB: Ayva çicek açmış yaz mi gelecek,
Cimbom Kadıköye nasıl gelecek..

GS: Bitmez tükenmez sevgimiz
Kalbimizde yaşıyoruz
Biz uzay takımıyız
UFO muzla geliyoruz.

Maç günü:
FB: Moda sahillerinde bekliyorum
Her zaman yollarını gözlüyorum
Seni senden güzelim istiyorum
Beni şad et cimbom başın için

GS: Az kaldı bekle
Bak hasret tükenmekte
Özledin biliyorum
Yoldayım geliyorum

Maç başlamadan önce:
FB: hoş geldin yar yüreğime
Hoş gel de elalem ne derse dersin
Hadi hadiiii

GS: Sıra bizde artık diyoruz
Galibiyet istiyoruz
Biz uzay takımıyız
Yeneceğiz biliyoruz

FB: Alem biliyor Adam değilsin
Böyle geldin böyle gidersin
Dilenme benden gol dilenme
Tek sözüm sana Allah versin
Son sözüm sana Allah versin

1. Golden sonra:

FB: Oldu en sonunda oldu cim bom bom
Rüyalarım gerçek oldu cim bom bom
Duyduk duymadık demesin hiç kimse
İşte ilan ediyorum herkese

2. golden sonra
GS: Tanrım bana kuvvet ver
Bir Yenilgiye daha gücüm kalmadı
Öyle bir vefasız rakibe düştüm ki
Attıkça atıyor durmak bilmiyor

2-1’den sonra:
GS: Az kaldı biliyoruz
Beraberlik istiyoruz

3. Golden Sonra
FB: Oldun mu oldun mu
Şimdi mosmor oldun mu
Beraberlik beklerken
3.yü de kalende buldun mu

Maç sonu

FB: Akşam oldu penceremde
Bir mahsun mor menekşe
Ağlıyor mu ne
Nerde nerde en son çizgi nerde
Nerde nerde Cimbom nerde

GS: Allahım, günahım neydi Allahım
Dualarımda yalvarmıştım
En azından beraberlikti isyanım

FB: İste böyle her sene böyle
Cimboma böyle…

GS: Ben yenilmeye mahkum muyum
Ben bu kadere mecburbur muyum

FB: Seneye, seneye,
görüşelim seneye..

26 Ekim 2009 Pazartesi

Aferin Hasan !

Hasan'a bir kulak veren yok mu ? Adam şifreleri veriyor işte :

Eski bir Galatasaray’li oyuncu olan Hasan Sas Fenerbahce – Galatasaray derbileri oncesi yasananlari ve Kadikoy’de sahaya cikmanin nasil zor bir sey oldugunu anlatti. Iste Sas’in ilginc anilari:

Her iki takim icinde diger maclardan ayirt edici bir hava ve ruh hali sebep olan Fenerbahce - Galatasaray derbileri oncesinde neler yasaniyor? O stada rakip oyuncu olarak cikmak nasil bir duydu? Hepsini Galatasaray formasi ile uzun yillar yasayan Hasan Sas Haberturk Gazetesi'nde anlatti.

Iste Sas'in carpici anilarinin bir bolumu:

Kadikoy'de oynamanin sikintisi Florya'dan basliyor.

Mac gunu ogle yemegi yiyorsunuz, dinlenmeye cekilip 13:30 - 16:00 arasi uyuyacaksiniz. Ama Florya Tesisleri'nin disindaki davul seslerinden ne yazik ki bu mumkun olmuyor.

G.Saray seyircisi bizi motive etmeye calisiyor ama farkinda olmadan dinlenmemizi de engelleyebiliyor.
Florya'da calisanlar 3 gun onceden "Agabey ne olur bu maci alin" diye, cayci Vahit'ten tutun da garsonlara, muhasebede calisanlardan mudurlere kadar, kazanmamizi istiyor.
Sadece onlar mi? Cep telefonlarimiza gelen mesajlarin da haddi hesabi yok.

Ayrica sokaktaki vatandaslar, evinizin kapicisi, simitci, kahveci, yemek yediginiz restorandaki garsonlar ve ascilar da dahil olmak uzere herksin tek istedigi var... O da galibiyet.

Tabii ki sokakta Fenerbahcelilerle de karsilasiyorsunuz.

Yolda giderken, yandaki arabadan ve kaldirimda yuruyen bir adamdan, el isaretleriyle ya 5 yada 6 yapanlar...

"Kadikoy'de sizi yenecegiz" diyenler de cabasi... yani anlayacaginiz mutevazi davranip eliyle 1 yada 2 yapan bile yok!

UC YUZ ALTMIS DORT

Benim için, bizim için...
Yanlış öğretmişler; yıl 365 değil, 364 gün...
Yok, eksik değil. Fazla yaşıyorum.

Hayat dursun istiyorum.
Gözgöze gelelim istiyorum.
Kelimelere hapsolmadan tekrar tekrar yaşayalım istiyorum.
Durup dururken gülümseyeni görüp, ben de gevşemek istiyorum.
Son yirmi dört saate dönüp, her dakikasını hatırlamak istiyorum.

Dağın zirvesinden aşağıdaki karartılara bakıp, "bırakın koşuşturmayı, miniciksiniz" demek istiyorum.
Sevincin ötesi, hazzın zirvesi, sahte olanın kisvesi nedir anlatmak istiyorum...

Yüzümdeki gülümsemeyi anlayacak birileri olsun istiyorum.
Hayat dursun, dün yeniden ve her anıyla tekrar yaşansın istiyorum.

Yılın bu günü yok benim için.
Bir önceki gündeyim ben.
Üç yüz altmış beş yok....
364'te yaşıyorum.

23 Ekim 2009 Cuma

Efesinbahçesi





Aldık gidiyoruz bakalım, buram buram arpa ve maya kokuyor blog. Katkım olmasa çatlarım.

NTVSpor'a konuyla ilgili yazmış olmak gafletinde bulundum. Seyrantepe yazısından çok tepki ve yorum aldı yazı. Ne konuymuş!

Tümer Metin sigara içerken görülür, vay efendim sporcu sağlığı. Batuhan Karadeniz Reina çıkışı yakalanır, vay efendim sporcu iş ahlakı. Kerem Gönlüm'ün idrarında dopinge rastlanır, "Olsun, efendi çocuk"....

Kasun daha da güzel; "limit altı". WADA o limitleri koyarken elbette performansa dair rakamlar belirliyor, kuantum mekaniği olmayan yarılanma süresine de benden daha hakimler. Mutlaka. Ancak bir oyuncunun herhangi bir zamanda performans arttırıcı kullanması doğal hale geldi. "Ne var ki, maçta limitin altındaydı işte"... Görürsem söylerim.



İçkiliyken alkol muayenesine girmek zorunda kalınca kıvırıp duran yurdum insanı için normal tabi üçün beşin hesabı.

12 oyuncudan ikisinin vücudunda kural/yasadışı madde var mı? Var.
Bu kadarı tesadüf olabilir mi?
Olabilir.
Eğer tesadüfse bunu ispatlamak tesadüf diyenlere düşmez mi?

Aziz Yıldırım ve onun varlığıyla şekillenmeye başlayan Fenerbahçe ve Fenerbahçelilik imajı apayrı bir konu ve haklıyken bile insanı "yönetimin parayla yönlendirdiği" diye nitelendirilmek pozisyonuna düşürüyor, kime kızacağını bilememek daha beter. Sanırım.

20 Ekim 2009 Salı

"Biz boş efes şişesi toplayarak bu renklere gönül verdik.."

Ne zaman Galatasaray veya Efes Pilsen Spor kulübünü köşeye sıkıştıracak bir olay oluyor hemen gündeme UEFA ve Koraç kupaları geliyor. Bilmeyen 13 yılda 9 kupa  alındı sanır.Yakında bu kupalar zamanı geldiği için "Anadolu medeniyetleri müzesinde" sergilenecek.

Neyse, Tuncay Özilhan bey'e soralım :

1) Taraftarlarınızın yaş ortalaması yıllardan beri neden 15'i geçemiyor ? "Forever Young" felsefenizi  nasıl koruyorsunuz ?  Yaşı 20'nin üzerinde Efes taraftarınız var mı ? Siz Şampiyon olunca kimler sevinip kutluyor ? Efes Pilsen Spor Kulübüne üye veya başkan olmak mümkün mü ?

2) Transfer stratejinizi yıllardır "3 alana 10 veririz bize gelir" üzerine kurdunuz. Aslında kurumlar vergisi, geçici vergi, muhtasar vs vermek yerine transfer yaptınız. Televizyonlarda adınız anıldı, reklamınız yapıldı ! Efes Pilsen Spor Kulübü bugüne kadar gişe hasılatı ,oyuncu satışı, televizyon geliri  olarak ne kazandı ve karşılığında toplamda ne harcadı ? Sana ne demeyin, öyle geçinmeye çalışan onlarca kulüp var...Haa tabii siz onların altyapısından adam (ç)alıp "sus payı" veriyorsunuz, çark dönüyor !

3) Madem yıllardır salon yapacaksınız ama yer bulamıyorsunuz  TOKİ'den yardım isteseydiniz ya ? Galatasaray ile çok benzediğinizi bir kez daha söyleyeyim. Buraya yazıyorum : "Galatasaray Efes Light" ! Nasıl fikir ama ?

4) Kerem Gönlüm ve Mario Kasun kardeşlerimizin yanında 2 oyuncunun daha Cathine kullandığı ortaya çıkarsa ne yapacaksınız ? Saç derisinin hafızası hiç "delete" olmuyor ! Oradan alınacak örnekler ile yola çıkarız, merak etmeyin Ermal'in saç çıkarma ilacı artık "doping" değilmiş, o sayılmaz !

5) Bu senede Fenerbahçe maçlarında bilet fiyatlarını piyasa koşullarına göre mi belirleyeceksiniz ? Maçtan önce hatta hava atışına kadar asansör müziklerini volume'a acımasızca yüklenerek çalacak mısınız ? Bugüne kadar bu yaptığınızı hiçbir basketbol yazarı(!) niye yazmadı ? Onlara kulaklarına tıkamak için pamuk mu dağıtıyorsunuz ? Potalarda Efes Pilsen şarkısının CD'si ne zaman çıkacak ?

6) "Peki bunca sene hiçbir hizmetimiz olmadı mı ?" diye sorduğunuzu biliyorum. Resimlerini koydum. Efes Kızları her zaman içimizi açmıştır...

17 Ekim 2009 Cumartesi

DERBİ MEVSİMİNDE ÖYLESİN BİR YAZI

Dün 14 yaşındaki galatasaraylı yeğenimle yaptığım telefon konuşmasından birebir alıntı..

FSP.. Berk’cim halı saha maçınız varmış ne oldu?
BERK. 8 tane attık
FSP. Harika peki kaç tane yediniz?
BERK 8 tane attık ya sen ona bak teyze boş ver kaç yediğimizi..

Sonradan anlaşıldı 23 gol yemişler bunun 15 ini o sırada kalede olan yeğenim yemiş. Daha sonra defansa geçmiş, Ben defanstayken daha az gol yedik dedi:-)

FSP: Tüh senin bu kadar iyi kaleci olduğunu bilseydi Galatasaray De Sanctis’i gönderdiğinde yerine seni alırdı..
BERK: Aman teyze boşver biz de Fenerbahçe gibi yapıcaz. Önümüzdeki maçlara bakıcaz. Siz her sene şampiyonuz diye başlıyorsunuz sene sonunda biz şampiyon oluyoruz..
FSP: Berk’cim genellikle siz şampiyon olmuyorsunuz, sizi şampiyon yapıyorlar. Mesela 2006 yılındaki Beşiktaş Gs maçından görüntüler yollayayım sana siz mi yenmişsiniz, Beşiktaş mı yatmış anla
BERK: Aman teyze Sergenin dönüşlerini diyorsun değil mi? Evet atmamış ne olacak yani, siz de yenseydiniz Denizliyi

Kızamadım… Kızamıyorum..

1 ay önce 6 hakem konusu konuşulurken Galatasaraylı babası da benzer cümleler kurmuştu. Ben 6 hakem de göremez bize verilmesi gereken penaltıları dediğimde, amaaan hep hakem haksız, hep sizin penaltılar verilmiyor, ne kadar mızmızsınız demişti..

Tartışmaya bile girmiyorum artık..Bu ülkede klasik bakış bu.

Anelka’nın eli yıllarca konuşulur ama mesela o maçta Fenerbahçe’ye verilmeyen penaltı hiç konuşulmaz. Arif’in 18 dışından uçarak aldığı penaltılar işini bilmektir, Deivid’in 40 metreden attığı ama hakemin saymadığı gol, takdiri ilahi

Bugün gazetelerde çarşaf çarşaf “FENERBAHÇEYE İKİNCİ KIYAK” başlığı atılmış.. Ataşehirdeki kompleksle ilgili bir haber olsa gerek.. Okumadım bile..
Oysaki 1 hafta önce galatasaray’a hibe edilen Büyükçekmece gölü çevrersindeki arazi 1 sütunluk arka sayfa haberiydi. İnternet sitelerinde 15 dakika bilemedin 30 dakika ana sayfada kaldı, sonra kayboldu. Mimarlar odasının su havzasına zarar verebileceği yönündeki haklı itirazı da öyle..
Öte yandan kimse GS’ye fakfuk fondan verilen primlerden bahsetmez, ya da TOKİ nin işsizlik sigortası fonundan onlara stad yapacağından..

Türk halkı, 4 yıl boyunca futbolu siyasetle süsleyip, kanla yıkayarak aldıkları kupa nedeniyle onlara minnettardır. O nedenle vergi ödemeleri de gerekmez, biz her sene en büyük zorluğu vergileri denkleştirmekte yaşarız, onlara 3 yılda bir af gelir. Türk halkı cebinden öder onların vergisini de..
Oysaki yine aynı kluptür bağlı olduğu liseden olmayanı ikinci sınıf sayan, klube üye olarak alabilmek için 30 takla attıran, yönetime girmelerini ise neredeyse imkansızlaştıran..

Bunları bir Galatasaraylıya anlatmaya kalksan alacağın cevap, BEN ZATEN YÖNETİME GİRMEK İSTEMİYORUM Kİ” olur..
Senin vergilerin .. diye başlasan, omuz silker umruna gelmez.. Maçları izlemez, digiturkten verilen yanlı görüntülerle, taraflı bir iki tv programı izler geçer karşına başlar “NE OLACAK BU FENERBAHÇE’NİN HALİ”

Saanaa neee…

Ben sana soruyor muyum, ne olacak bu vurdumduymazlığının hali diye..

Ondan sonra da siz bu Galatasaray galibiyetlerini ne kadar önemsiyorsunuz. Sanki daha fazla mı puan veriyorlar bizi yenince derler..
Hayır biz o maçları puanla ölçmüyoruz.. ister futbolda ister başka bir branşta olsun, hatta sokakta maç yapan çubuklu formalı çocuklarla sarı kırmızılılar arasında olsun hiç fark etmiyor, Fenerbahçe tarafına atılan her çentik ruhumuz yıkıyor, o hafta ülke temizleniyor, ruhumuzdaki sarı lacivert çiçekler umutla boy veriyor..

Başkanın bir sözü var ya “birgün herkes Fenerbahçeli olacak” diye..
Olmasın..
Olmasınlar..
Ama birgün herkes Fenerbahçeli gibi takım tutsun,
Fenerbahçeli gibi hayata baksın.
Hakem hataları gerçekten hakemin hatası olsun,
O zaman biz de bırakırız çentik atmayı..
Yalnız acele edin.. habire çentik atmaktan, yakında yer kalmayacak gönül defterimizde..

14 Ekim 2009 Çarşamba

Filiz ile Ediz


Leyla ile Mecnun’un, Ferhat ile Şirin’in sadece ve sadece aşıklara ilham veren hikayeler olduğunu düşünmemek gerekir. Kültürümüzün içine serpiştirilmiş tüm masalların, efsanelerin, öykülerin gündelik hayata etkileri vardır. Ferhat’ın dağları delen performansının Bolu Dağı’nı tünelle geçmenin hesaplarını yapan mühendisleri de motive ettiğini inkar edebilir miyiz? Bu doğrultuda, Filiz Akın ve Ediz Hun’un da Türk toplumu üzerindeki olumlu ve olumsuz sosyolojik etkilerinin farkında olmak gerekir. Bu ikilinin sinema tarihimizde iz bırakan filmlerinin yarattığı en ciddi hasar “ayrılmak” mevzusunun suyunun çıkarılmasıdır.

Kız ile oğlan esasında birbirlerini severler ama ayrılmak zorundadırlar; o diğerine “git” der, öbürü “durmam buralarda” diye cevap verir. Öte yandan, ayrılmamak için aşkla yanıp tutuşurlar. Ayrılmayı kolaylaştırmak için kız “seni sevmiyorum” yalanına başvurur, oğlan ise “kahpe!” narasını kızın saçlarını savuran bir tokatla pekiştirir. Acıyla yüzünü tutan kız ağlayarak “defol!” der, oğlan arkasına bakmadan gider. Kalpleri ayrılır mı? Aşkları azalır mı? Hayır! Filmin geri kalanında kavuşmak için çabalar dururlar.

“Ayrılsak da beraberiz” hikayelerine bayılırız millet olarak. Bu nedenle ayrılıklara renk katmaya, onları yüceltmeye gayret ederiz. Bir ayrılığı olduğu gibi kabullenmek zor gelir. Kimseyi kovmayız; “kendisiyle el sıkıştık” deriz. Öylesine bir dilekçe verip istifa edemeyiz; “her iki taraf için de hayırlı olmasını dileriz” pozlarına gireriz. Hele üçüncü şahıslara anlattığımız hikayeler: “Arkamdan 1 hafta salya sümük ağlamış”, “Bam! diye vurdum kapıyı çıktım”, “3 gün sonra fena hastalanmış, geçmiş olsun demek için aramamı beklemiş, hiç arar mıyım”, falan da filan da...

İşte bu yüzden istifa eden milli takım teknik direktörünün öfkesini, sitemini, duygusallığını çok iyi anlıyorum. O toplumun beklediği, bildiği şekilde ayrılmak istiyordu. Tıpkı daha önce defalarca olduğu gibi “ben gidiyorum” dediğinde “dur gitme” diye cevap bulmayı, basın toplantısında tarihi(!) cümleleri sıraladıktan sonra gözyaşlarına boğulan halkımızın “bizi bırakamazsın” diye yalvarmasını bekliyordu. (Bkz. Türk Edebiyatı ve Bülent Uygun’un istifası konulu akademik çalışmalar)

Beklenen olmadı; başarısızlığı sahiplenme(!) olgunluğunu(!) gösteren bir lider(!) edasıyla “veda maçıma çıkacağım” diyen milli takım teknik direktörüne verilen cevap sessiz sedasız “Bize uyar, hayırlı olsun” oldu.

Olmaz, olamaz! Hani gözyaşı, ya tokat nerede? Biraz acı olsaydı... Öfke, hırs, aşk yarası... Yok!

Biz Türk halkı olarak böyle bir vedaya hazır değiliz. Filiz ile Ediz’in tarzında bir veda istiyoruz. Gerekenin yapılması için, konuyla ilgili sorumluluk hisseden tüm mevki sahibi insanları göreve çağırıyoruz. Bir imparator(!)un vedasından daha masalsı bir olay olabilir mi? Lütfen, bizi bu sahneden mahrum etmeyin... Lütfen! Filiz ve Ediz’in hatırı için, o güzel filmlerin hatırasına...

FT: Veda maçım...
MÖ: Veda demeyelim, ikimizin de biraz dinlenmeye ihtiyacı var. Sonra yine milli takımın başına geçersin.
FT: Yo yo... Dönmemek üzere gidiyorum.
MÖ: Lütfen gitme.
FT: Gitmem lazım.
MÖ: Gitme! Bırakma!
FT: Seni ve federasyonunu sevmiyorum anlamıyor musun? Sevmiyorum!
MÖ: Herşeyi çözebiliriz. Zaman ver bana.
FT: Benim elimde değil.
MÖ: Niye? Niye!
FT: Atletico Madrid’den hamileyim..
MÖ: Yalan söylüyorsun. Yalan!
FT: Yalanım varsa.......
MÖ: Peki o zaman, git. Yolun açık olsun.
FT: Kendine iyi bak.
MÖ: Ama beni sevmediğini söyleme.
FT: Seni seviyorum. Hem de çok.
MÖ: Ben de seni. Ben de seni....

..5, 6, 7, 8, 9, 10...

En büyük asker bizim asker Bülent Uygun "5 yeriz, 7 yeriz ama 6 yemeyiz. 7 yeriz, 9 yeriz ama 8 yemeyiz..." dedikten sonra Anderlecht'ten 5 yiyince medya ıskalamamış, "Asker Bülent sözünü tuttu" diyivermiş. 6 yiyene, 8 yiyene sataşırken Sigma'yı hatırlamamış. Olsun, kimler kimler var Leeds'leri, Chelsea'leri hatırlamaz.

Başlık ona benzedi aslında ama değil. 40'tan fazla sene sonra kendi rekorunu kendi kırdı Fenerbahçe. Sezon başları hep korkulu olmuştur oysa ki, en azından benim aklımın erdiği kadarındaki zaman aralığında. Deplasmanda başlanır, beraberlikle dönülür, kendi sahasında ilk maçı kazanır, hemen ardındaki deplasmanda puan kaybeder veya direk, ilk maçta yenilir. Aydın maçını kim unutabilir misal?

Ama bugünün 7-8 yaşındaki çocukları bundan 20 sene sonra bu seneyi hayal meyal de olsa hatırlıyor olacaklar, benim Aydın maçını hatırladığım gibi, ne güzel.

Sezon başında temenniler ise hep aksi yöndedir "Bir üçte üç yapalım, sonrası kolay" denir mesela. Tabi inanmakta zorlanılır çünkü işte 7'de 7 için 40 sene beklenilmiştir. 8'de 8 görülmemiştir... ti... Artık görüldü.

Şimdi ligin ilk yarısında yokuşun tepesi gözüktü, 17 maçlık bu ilk periyodun yarısı Antep maçıyla geçilmiş olacak. Sezona iyi başlayan, doğru yabancı transferleri yapmış gözüken, başkanının iddialı demeçleriyle ön plana çıkan, geçen sene de fena sayılmayacak bir performans gösterdiği söylenebilecek Gaziantepspor 8 maçta sadece 9 puan toplayabilerek, attığı yediğine denk bir şekilde küme düşme aday adayı konumunda. Sivas, Kasımpaşa ve Denizlispor'un felaket performansları olmasa şimdiden dipte olabilirlerdi.

Böyle maçlarda sonuçlar tahmin edilebilir olmaktan uzaklaşıyor. Antep için çıkış maçı da olabilir, kimi zaman oyuncuların istemsiz refleksi olan "hocadan kurtulma" maçı da.

Ama Fenerbahçeliler'in gözünde Antep filan yok zaten. Çoğunluk için sekizinci haftadan sonra onuncu hafta geliyor. Daum bile biraz bu fikirde olsa gerek ki Alex'siz çıkmaya niyetli. Özer'li çıkıp gönülleri fethetmesini bekliyorum hem oynayanın hem oynatanın.

Ünvanlar hep strestir. Yenilmezlik ünvanları, en uzun süre gol yememe vs... Ama her nedense 10 senedir Saracoğlu'nda Galatasaray'a yenilmeme ünvanının böyle bir etkisi yok...

O yüzden belki 9 olmaz bu hafta... Ama öbür ünvan için pek korkmuyor Fenerbahçeliler.

13 Ekim 2009 Salı

Gazozuna ilaç karıştırılanlar...

Türk filmlerindeki en can alıcı sahnedir.Tecavüzcü Coşkun veya iş arkadaşlarından biri içkinin , kolanın , gazozun içine bir toz serper ve film kopar...
Kerem Gönlüm ve Kasun kardeşlerimizin doping yaptıkları ortaya çıkınca (ki çoğu kişiye göre doz aşılmaması nedeniyle Kasun yapmamış...) her yerde "Kerem şöyle mükemnel sporcudur,böyle efendi çocuktur ,hayatta doping yapmaz,nasıl olduğunu o da bilmiyor,kendisi çok de üzgün" gibi ifadeler, "iyi halden dolayı cezası indirilecek" haberleri var.

2008-09 sezonunu bileğinin hakkıyla (!) şampiyon kapatan Efes Pilsen çıkıp "ey ahali ,böyle organize bir işi bizim gibi köklü bir klüp asla yapmaz.Yapanları tek tek kulüpten atacağız ,ilişkilerini keseceğiz" demek yerine ,"yargıya intikal eden bir konuda ,konuşmak doğru olmaz" gibi kasaba politikacıları klişesine sığınıyor.Sığınmakla kalmayıp "Cathine maddesi bazı bitki çaylarında da var,acaba bilmeden onu mu içtiler , yoksa egzotik bir resturanta gidip yemek yediler de içinde o madde mi vardı ?" gibisinden Nesrin Topkapı figürleri sergiliyor...
Bitki çaylarından kimler içti veya gazozlara ilacı kim karıştırdı ?

Belki de Şekip Mosturoğlu Efes'in idrar numunlerine gizlice cathine koymuştur !

6 Ekim 2009 Salı

Köpek Yalnızlığı




“Sen Fenerbahçe’sin kardeşim, ne yapıp edip o maçı alacaksın ! Hakemmiş, sertlikmiş, rakipmiş, bırak bu kandırmacaları…”

Çuvalla getirilen konfetiler atılıp bir futbol maçı 25 dakika uzadığında da sesiniz çıkmayacak, o kadar para alan futbolcuların lütfedip oynayacaklar ve alacaklar o maçı.


Rakip oyuncuların doping yaptığı tescillenmiş maçın son saniyesinde senin aleyhine hakem hatası olması önemli değil. Hatta o kuralın ilk kez uygulanması da önemli değil. Sığınma bahanelere, alacaksın o maçı o kadar ! Faulleri kaçırma, daha fazla şut sok, iyi savunma yap. Bir pozisyonun arkasına sığınma !

Senin oyuncun efendi olacak, sessiz olacak…Kafasına 1000 tane pet şişe yağsa da tepkisiz kalacak, o seyirciye dönüp bakmayacak !

Kalecin (Volkan –Kayserispor) veya forvetin (Semih-Sakaryaspor) uçan tekme yediğinde tepki vermeyecek. Eee tepki verirse de atılacak, bu bilinçte olacaksın.

Takımına 1,5 sene deplasmanda penaltı verilmemiş olması senin suçun. Federasyon ile iyi ilişkiler kuracaksın. Şeref tribününde daima federasyon başkanı, başbakan yardımcısı, polis müdürü, medya patronları oturacak…Gol attığınızda senin başkanın da elindeki purosunu ağzına götürüp boş kalan elini yanındakilerin eline “çakacak”


Senin futbolcun eliyle dürbün, gözlük işareti yapmayacak. Dürbün işareti kadar Türk insanını tahrik eden bir şey olamaz ! Annesine, bacısına küfür et ama dürbün işareti yapma, yaparsan atılacaksın bunu bilecek ona göre davranacaksın.

Oyuncun sakatlanıp çıkarken koşacak, hem de hızlı koşacak. Koşmazsa atılacağını bilecek (Trabzon-Nobre-Dereli) Başka kim atıldı falan gibi soruları bırak şimdi, bazı kurallar senin üzerinde denenir…Unutmadan, senin oyuncun taç atarken top toplayıcı çocuk ikinci bir topu atarsa oyuncun akıllı olacak. Almayacak, o topa değmeyecek. Topu alırsa atılacağını bilecek (Galatasaray-Gökhan-Çakır)

Ligde her maçta 5 gol atman yetmez 5 fark atacaksın. Bir de önce iyi futbol oynayacaksın . “İyi futbol oynasın, formasının hakkını versin, mücadele etsin gerekirse yenilsin kimse bir şey demez ama bu takım insanı kahrediyor” diyenlere dört elle sarılacaksın ve o sezon bir başka takımın boğazdaki adacığında yapılan şampiyonluk kutlamalarını seyrederken “iyi futbol” un ne anlama geldiğini anlayacaksın.

Mevsimine göre duran toptan gol yapmayacaksın, hafta sonları oynanan lig maçlarında yabancıların gol atmayacak, yabancı hayranlığı yapmayacaksın ! 6+2 kuralı var ama sen sadece 2 yabancı ile oynayıp gençlere fırsat tanıyacaksın !

Ortalama 6000 kişiye oynanan “The Süper League” de senin tribünlerindeki boş koltuklar sayılır, stadında “geniş boşluklar” olduğu söylenir. Uzatmayacaksın o yabancıları seyretmek için parası neyse vereceksin. Bak Avrupa’ya, adamlar her maça gidiyorlar…

8 forma, 9 kaşkol alacaksın, hepsi de lisanlı olacak. Kombineni 2 yıllık, belki 5 yıllık alacaksın. Sonra “bu stadın temelinde benim param var” diye övüneceksin, rakiplerinin ödemediği vergilere af gelirken. Keriz olduğunu kabul edeceksin. 

Yani, o Denizli maçını sürekli oynayacaksın. Bunu aklından çıkarma

ve

Ümit Yaşar Oğuzcan’ın dediği gibi seninki bir “köpek yalnızlığı” bunu çok net bileceksin.